Galata’nın dar
sokakları, Dolmabahçe’nin büyülü manzarası, Yıldız’ın o çıkılması zor yokuşu,
Taksim’in kalabalık, işlek İstiklal’i, Karaköy iskelesi, Beşiktaş sahili,
Fındıklı’nın koca çınarları, Üsküdar’ın incisi, Kız kulesi, hepsinin de ayrı
ayrı anıları yok mudur içimizde? Defalarca geçmemiş miyizdir bu yerlerden?
İstanbul’da olmak bambaşka bir şey, bu havayı koklamak çok tuhaf bir şey... Hem
kalabalığından yakınıyorsun hem de vazgeçemiyorsun… Bağımlılık bu olsa gerek.
Gidip Eminönü
simitinden yiyesin geliyor, gidince “of Yarabbim! Herkes buraya mı toplanmış diye
söyleniyorsun kendi kendine?" J Karaköy’de balık ekmek yemek istiyorsun, boğaz turu yapmak
istiyorsun. Galata’ya doğru uzanıp, yürüyerek İstiklal’e çıkasın geliyor, ama
adım atacak yer bulamayacağını düşünerek sızlanıyorsun. Trafiğe takılmayasın
diye Fındıklı’dan süzülüveriyorsun Dolmabahçe’ye doğru, oradan Beşiktaş’a
karşıya geçesin geliyor, vapur’u bekliyorsun, vapur kapıları açılınca
koşturuyorsun yukarıya, çay ocağının oraya, iyice kalabalıklaşmadan güzel taze
bir çay kapmak ve yudumlamak için J hem de oturarak. Haydarpaşa’nın önünden geçerken ahh geçiriyorsun,
herkesin bir ahh dedirten anısı vardır hatırladığı, benimki de gelinliğimle
düğün günü fotoğraflarımın çekildiği o tarihi anlar, sayılı dakikalar, o
unutulmaz güzellik geliyor, gözlerimin içi gülüveriyor…
İşte bu eşsiz
güzellikleri, bırakıp nasıl gidesin gelir ki başka diyarlara? Ben beceremedim,
bırakamadım vatanımı, buram buram kokusunu özledim bu güzelliklerin… Nerde
doğduysam orada ölmek isterim, sevdiklerimin yanında, acı tatlı anılarımın
kıyısında...
buraları sevmek biraz da bana gelen bir istek olsa keşke anacım:/
YanıtlaSilçekip gidesim var bu aralar bu şehirden de hayattan da huzursuz geliyor bu keşmekeş istanbul...
bu bir geçiş sürecidir tattlımm :) emin ol sende buralarda kalmayı seçeceksin, kalmana sebep olacak şeyle önüne gelecek...
SilElbette ki, bu kadim şehrin her bir köşesi ayrı bir hikaye barındırır kendi içerisinde. İnsan bir ucundan diğerine doğru süzülürken bu topraklarda sanki dokunaklı bir şiiri okuyormuş gibi hisseder kendini. Her bir mahallesi ayrı bir beyittir belki de. Hayatım, sen gayet güzel özzetlemişsin durumu ama ben bahsettiğin bu yerlerden ikisine - tabiri caizse - biraz daha derinlemesine girmek istiyorum. Bence Yıldız parkı İstanbul'un merkezindeyken İstanbul dışına çıkabildiğin ve bu duyguyu sana en güzel şekilde hissettiren yegane mekandır. Öyle ki, insan sanki bu parkın etrafında görünmez bir duvar olduğunu düşünür, en azından ben böyle düşünüyorum :) Burası sendeki diplere sıkışmış olan doğayla bağlantı noktanı açığa çıkarır, bu muazzzam atmosferle bütünleşmeni sağlar. Kısacası, bedenini, ruhunu ve zihnini canlandırır.
YanıtlaSilDiğer bir yer ise, senin de tahmin edeceğin gibi Haydarpaşa Garı. Burası için herkes farklı birşey söyleyebilir ama bizim için tek bir anlamı var: Birlikte yürümek üzere çıktığımız bu yoldaki en bariz mihenk taşının ta kendisi. Evliliğe giden yolda döndüğümüz son virajın üzerindeki müstesna emare. Onu ebediyete kadar hatılayacağımızın nişanesi olan anılarımızı barındıran eşsiz mekan. Ve albümümüzü süsleyen birbirinden şahane resimlerimizin ev sahibi. Gönlümün nuru, senin yazını yorumlamaya çalışırken lafı biraz fazla uzattım sanırım. Galiba yorum yazıyı geçti:) Neyse, güzel paylaşımlarının devamını bekliyorum. Sevgimle kal.
hayatımın güneşi, bazen beni çok şaşırtıyorsun, böyle güzel yazıların, senin yüreğinden yazılara dökülmesi muhteşem...ben hep yazılar yazayım da sen de hepp yorumlar yappp :):) sende benim sevgimle kal...
Silmaşşallah yaa çok hoş atışmalı bir yazışmanız oldu yaa Rabbim aşkınızı gönüllerinizde her daim solmayan bir çiçek gibi daim etsin:)
SilAmin canım, dilerim sende bir gün güneşini böyle bulursun, bu mübarek berat gecesinde dualarımızın kabul olması dileğiyle..
Sil